13 Haziran 2011 Pazartesi

Babel (belirsizlik bulutu hep tepemizde)

Bitmek bilmeyen bir filmdi benim için. Fakat düşününce gerçek hayattaki süreçler de bu kadar yavaş gelişiyor. Alışılagelmiş filmlerde bir buçuk saatin içine belki seneler sığdırılabiliyorken iki buçuk saatin içine bir günü koymak insanda sabır bırakmayabiliyor. 

Gerçekten hayatta da bu yüzden sabırsızız bence bir an önce olsun bitsin diye bakarken gerçeği değil hayali yaşamaya çalışıyoruz aslında durup düşünmüyoruz olasılıksızın içinde olasılığın bir tanesini seçip belki de yakalayıp yaşarken neyi kaybettiğimizi kazandığımızı ya da başka kimlerin hayatlarını etkilediğimizi. Bu açıdan bakınca bu bizim küçücük kısacık dünya için etkisiz gibi görünen hayatlarımızın içerisinde bizi boğan olaylar gibi gözüküyor. Biraz geniş/genel düşününce aslında, bütün herkesi her ırkı her alışkanlığı kültürü birlikte düşününce bizi boğan o olaylar ne kadar değişik anlaşılabiliyor. Bu yüzden de anlamak anlaşmak dünyayı karıştırmadan durmak da zorlaştıkça zorlaşıyor. Fas gibi gelir düzeyi düşük fakir bunla beraber bazı şeyleri görmemiş bir ülke de iki çocuk için eline tüfek alıp oraya buraya ateş etmek zarar vermek bu kadar kolayken, ABD gibi yüksek yaşam standartındaki bir çocuk için ne kadar ürkütücü ne kadar ürpertici böyle bir şey. Bir de bu iki kesimdeki bu çocukları büyüdükleri yollarının kesiştiği ve birbirlerini anlamaya çalıştıklarını bir düşünün. Hangisi hangisini nasıl anlayabilir ki, yaşam koşullarını bilmeden? Peki ya dikkatleri üzerine çekebilmek bir parça ilgi görebilmek için yapmadığı kalmayan japon kız… bir düşünün ki o hareketleri Türkiye’de yapıyor hemen ilgiyi görüvermişti. Hatta filmin kendi içerisinde Fas’ta bile Yusuf denen elemanın kendi kız kardeşini gözetledikten sonra mastürbasyon yapması ne kadar mide bulandırıcı bir şeydir, bence bunun kesinlikle affı yoktur mantıken, ahlaken, etiken yani her açıdan öyle de olmalıdır.  Ama böyle bir şeyi mantığına sığdırıp yapan bir insana hatta bir çocuğa nasıl anlatılabilir bu? O çocuğun aklının nasıl çalıştığı nasıl anlaşılabilir, gerçekten ayrı bir tartışma konusu. Her ülkenin hatta ülke içerisinde bile her bölgenin yaşam şartları, yaşama alışkanlıkları daha sonra yaptıklarını, yapacaklarını kısacası o ülkenin kaderini o ülkenin diğer ülkeler karşısındaki gücünü belirliyor. Globalleşen uzakların yakın olduğu bu dünyada bu konuların ortaya çıkması tartışmaya çalışılması öncesi büyük şaşkınlıklar getiriyor insanlara ve peşinden de büyük bir anlaşılmazlık belirsizlik bulutu ve üzerine kötü niyetlilerin ya da aşırı şüphecileri ortaya attığı komplo teorileri geliyor gündeme. Sadece silahı denemek amacıyla otobüse ateş etmek gibi mantıksızlık yapan çocuğun vurduğu ABD’li kadının terör saldırısına uğramış olması fikri gerçekten de oraya hiç gitmemiş sadece yansıtılanlarla bilgi sahibi olan dünyanın büyük bir kısmına gayet mantıklı gelecektir değil mi? Şimdi şöyle bir düşününce kim bilir bu küçük hayatlarımızdan ortaya çıkan bu olaylar nasıl yansıtıldı yorumlandı, kimlerin önünü kesti kimlerin önünü açtı ya da hangi tarih bize nasıl aktarıldı düşünmeden edemiyor insan. Belki de öğrendiklerimiz, öğreneceklerimiz birilerinin öyle öğrenmemizi istediği için ortaya attığı iddialarıydı kim bilebilir bunu. Bu belirsizliğin içinde ne kadar boğuluyorum bir bilebilsen ama sonra neyse ki dünya telaşı dediğimiz şey içinde bu boğulmaca çabuk geçiyor. Dünya telaşında boğulup sıkılınca aman ölümlü dünya en sonunda anlaşılacak her şey dünyaya kazık çakmayacağım Allah’a şükür deyip her günün sonu gibi yatıp uyuyor insan.