14 Nisan 2011 Perşembe

Muhteşem Yüzyıl (bunu birinin demesi gerekiyordu)

Bu yayın dönemi boyunca Kanal D ekranlarında yayınlanan ve çıktığından bu yana sorgulamaları ve tartışmaları peşinden getiren dizi Muhteşem Yüzyıl. Dizi genel olarak Kanuni Sultan Süleyman Dönemi osmalısında ki karakterlerden, olaylardan esinlenerek kurgulanmıştır. Tabi ki, bu kurgulanması olayı da beraberinde pek çok tartışma konusu getirmiştir. Bazı konular doğrudan karalamaya yönelik olup, bazı kişiler ise aslında dizinin Süleyman dönemindeki Hürrem meselesinin Türk milleti tarafından bu kadar dikkat çekeceğini bilerek bu konuyu kurgulamış olduklarını bir türlü anlayamayarak dizinin birebir gerçekleri yansıttığının düşüncesinden hareketle çeşitli tartışma konuları ortaya atmıştır. Şimdi bu ortalığı karıştıran konuları bir kenara bırakarak aslında neredeyse her dizinin bir parçası olan "bilip (belki de hissedip de) de söyleyememe sorunsalına" değinmek istiyorum.

Efendim, bu çarşamba oynayan bölümün öncesine kadar (izleyenler bilirler) herkesin yüreğini burkan Hatice Sultan ve Pargalı İbrahim aşkı herkesin içine dert olmuştu. Lakin Hatice Sultan'ın annesi ile abisi (Sultan Süleyman) kızı saadete kavuşturmak için Hatice kızımıza fikrini sormak dışında her şeyi yaptılar. En sonunda Mehmet Çelebi denen bir hocaya talip oldular talihsizlik bu ya o da ince hastalığa yakalandı. Ondan sonrasında nişan bozuldu mu bozulmadı mı diye herkes hop oturup hop kalktı ekran başında (evet, tabi ki de abartıyorum). Sonra ne oldu? İbrahim yazdı mektubu kaçtı gitti. O sırada farklı amaçlarla da olsa Hürrem bu olayı gitti canlı canlı annesiyle konuştu, peşinden Süleyman'a da anlatmak istedi ama o pek de nasip olamadı. Bi şekilde olay çözümlendi Haticenin düğün hazırlıkları başladı ve içimiz rahatladı.

Ben burda bu olayı bir paragrafta hızlıca anlattım ama dizinin başından beri yani haftalardır süregelen bu konunun bu şekilde kalmasında ki sorumlular tabi ki de Hatice ile İbrahim'dir. Birisi çekindikleri Süleyman'ın kardeşi diğeri ise sağ kolu, bu kadar yakınlarken böyle bir durumu canlarıyla ödeyecek kadar korkuyor olmaları gerçekten de çok kötü bir durum. Açıkçası, asıl kötü olan ise böyle bir çekincenin bu zamanlarda bile o zamanda olduğu gibi bazı kesimlerde de hala yaşanıyor olması. Bu çekince de "hünkarımız, Hatice'nin saadeti için en doğru kararı verecektir" eğer farklı bir fikir olursa adamın lafının üstüne laf koyulmasın padişaha karşı gelinmesin. Tamam bu adam padişah devlet işinde en doğrusunu o biliyor olabilir ama bu kişi kız kardeşi bile olsa başkasının keyfini o kişiden daha iyi kim bilebilir. Kimse çıkıp o zamanda sormuyor. Neymiş efendim dışlanırsın, günaha girersin ya da başın kesilir. O zamanın psikolojisini tabi ki bilemem ama bu ayıp, günah karşısında farklı bir millet ve kültürden gelen Hürrem'e bakınca aslında bazı konularda biraz da bastırınca isteklerinin olmaması gibi bir durumun çok da söz konusu olmadığını görüyoruz. Yanlış da olsa Hürrem hatun kişisi istediğini istemediğini olsa da olmasa da bağıra bağıra söylüyor. Ama diğerleri aşkından ya da başka bişeyinden ölse de ağzını açmıyor. Süleyman'ın yatağına girmiş karısı olmuş üstüne çocuk yapmış Haseki Sultan kocasına hünkarım sıfatı kullanır sizli bizli konuşurken, cariye sıfatındaki Hürrem ortalıkta Sülüman diye dolaşmaktadır (bu arada sosyal sıfatıyla, özel hayatı birbirine karıştırmayan Hürrem'in davranışı doğru olandır).

Hatice ve İbrahim'in bu konudaki tutumlarına bakıldığında kıyıda köşede ağlamaklı dolaşıp gizli gizli görüşmekten başka birşey yapmamıştır. Hiç biri de kalkıp da ben bu sorunu kökünden çözücem diye bir şey demiyor, hayır bi de üstüne ikisi de eğer o olmazsa ben ölürüm diyebiliyorken. Tabiki de bu olay en başta da bahsettiğim gibi bir kurgu ama şuan toplumda da benim çevremde de (elbette bende de ) pek çok önemli soruna neden olmaktadır. Oysa, aslında ahlak sözlüğünde olmayan bazı kavramları kafamızdan bir silebilsek herkes birbirine daha samimi olacak, her gece aynı yastığa başını koyduğu kocasının (karısının) bile ne düşündüğünü daha iyi anlayacaktır.

Bu dizide ve pek çok dizi de hissedip de söyleyememe sorunsalıyla kendini kahreden dizi izleyicileri bence kendilerini bu şekilde paralamak yerine oturup da bu kıyaslamayı yapması gerekiyor. Belki de bu şekilde bu diziler karşısında boşa harcanan vakit bir farkındalık olarak geri döndürülebilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder